Vaktiyle Anadolu’da pirinç yetiştirilmezken, en iyi pirinç Mısır’ın bir liman kasabası olan Dimyat’tan ince hasırdan örülmüş torbalar içindegelirmiş. Kârı da buğdaya göre oldukça yüksekmiş. O yüzden birçok çiftçi bin bir emek verip buğday yetiştirmektense pirinç getirip satmayı tercih etmeye başlamış. Bu çiftçilerden biri, buğday tarlalarını satarak Dimyat’a pirinç almak için yollara düşmüş. Daha o Dimyat’a varamadan bindiği gemiyi Akdeniz’de korsanlar yakalamış, diğer yolcularla birlikte adamcağızı soyup soğana çevirmişler. Bin bir zorluk içinde İstanbul'a geri dönen adamın geldiğini duyan arkadaşları ziyaretine koşarak “Yakında bu işten köşeyi dönersin artık” demişler. “Ne köşeyi dönmesi!” demiş çiftçi iç çekerek. “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da oldum.”
Bu sefer hikâye farklı şekilde karşımıza çıkıyor ve iki yıl önce 25 yaşında bir genç sosyal medya oyunu olan FarmVille'den esinlerek “Çiftlik Bank” adlı sanal oyunu ortaya çıkarıyor. Oyuncular sisteme para yatırarak oyun içindeki çeşitli çiftlik hayvanlarını satın alıyorlar. Ömürleri 365 gün olan hayvanlar için yem ve depo masrafı yapıyorlar. Hayvanların etinden sütünden ve yumurtasından ise gelir elde ediyorlar. Bu işlemlerin sonucunda ise yılda en az %100 kar ediyorlardı. Oyunda satın alınan hayvanların ve yapılan üretimin ise Türkiye'nin farklı yerlerinde açılan çiftlikler, et ve süt üretimi yapan tesislerde hayata geçirileceği vaat ediliyordu. Hiçbir zahmete katlanmadan telefondan oyun oynayarak yüzde yüz para kazanmak kulağa ne kadar da hoş geliyordu.
Benzer bir hikaye 90'lı yılların ortalarında, ortada herhangi bir ürün olmaksızın yalnızca para yatırılan ve sonrasında üye yapılan her kişi başına komisyon alınan Titan Saadet Zinciri ile ortaya çıkmıştı. 2400 Alman markı ödeyerek sisteme giriyordunuz sonrasında ise gelsin paralar. Sistem kısa süre içerisinde 35 bin üyeye ulaştı ve sonrası malum…
Ancak toplum olarak üretmeden emek vermeden kolay yoldan para kazanabileceğimize olan inancımızı hiçbir zaman kaybetmemişiz ki, hiçbir risk almadan sadece oyun oynayarak paramızı ikiye katlayabileceğimize olan inançla evi arabayı satıp sisteme yatıranımızda oldu banka kredisi çekip sanal tavuk alan da hatta zor günler için saklanan evde ki altın bilezikleri bozduranlar bile vardı. SPK raporuna göre Çiftlik Bank sistemiyle 77 bin 843 kişiden 511 milyon TL para toplandı. Yine rapora göre 62 bin 877 kişiye 393,3 milyon TL ödeme yapıldı. Kalan 113,4 milyon lira ise Kıbrıs'a ve Çitlik Bank CEO’su Mehmet Aydın ile eşinin hesabına aktarıldı. Mehmet Aydın Uruguay’a kaçtı. Sistem çökünce binlerce TL’sini kaybetme korkusuyla yüzleşen mağdurlardan yaklaşık 1700’ü “paranızı geri alacağız” diyerek kendilerinden 500 ila 1000 TL elden para alan şahıslar tarafından trajikomik olarak tekrar dolandırıldı.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yaptığı incelemelerde Çiftlik Bank ve benzeri 11 şirketin daha var olduğunu tespit etti ve inceleme başlattı. Ponzi oyunu olarak adlandırılan Çiftlik Bank vb. sistemlerin özelliği, nasıl olacağını pek anlamadan çok para kazanacaklarına inananların, giderek artan sayılarda oyuna katılarak sisteme para aktarmaları ve onların yatırdığı paralarla daha önce katılanlara “yüksek kazanç” ödenmesine dayanır. Bu oyunun sonu olmadığı yolundaki iddialar güçlenince de oyuna katılanların sayısı hızla azalır ve sistem çöker. Çiftlik Bank içinde geçen sene aralık ayında başlayan inceleme para akışının durması sebebiyle sistemin sonunu getirmiş oldu. İnceleme başlatılan şirketlerinde ponzi finansmanı ile ayakta durduğu düşünülürse sonları çokta uzakta olmasa gerek.
Ponzi oyununa adı veren Charles Ponzi 1882 yılında İtalya’da dünyaya geldi. Genç yaşta çok para kazanmak istiyordu. 1903`te Amerikan rüyasını gerçekleştirmek için New York`a göç etmeye karar verdi. New York`a geldiğinde hiç kimsesi ve tek kuruşu yoktu. Gazete dağıtıcılığı, sütçülük, gemilerde elemanlık gibi yüzlerce işe girip çıktı. Ponzi 1917 yılında posta kuponu alıp satarak 45 günde yüzde 50, 90 günde yüzde 100 faiz kazandırabileceğini söylüyordu. İnsanlar buna kuşkuyla yaklaştılar çünkü yüzde 100 kâr akıl almaz görünüyordu. Fakat beklenenin tersi oldu ve ilk yatırımcılar gerçekten de 45 gün sonra yüzde 50 faiz aldılar. Bir anda Ponzi`nin ofisinin önünde kuyruklar oluşmaya başlamıştı. Fakat bilinmeyen bir şey vardı. Ponzi aslında posta kuponu alıp satarak yatırımcılarına para kazandırmıyordu. Sonradan para yatıranların parasıyla önceden para yatıran insanların 45 veya 90 günü dolunca faizlerini ödüyordu. Ortada bir iş yoktu. Sadece para sirkülasyonu vardı. Yani sistemin yürümesi için sonsuza kadar yeni insanların para yatırması gerekecekti. Ponzi haftada 1 milyon dolar tahsil etmeye başlamıştı.
1920`de bir gazetede Ponzi`nin yaptığı işin yasal olup olmadığıyla ilgili bir haber çıktı. Bunun üzerine devlet Ponzi`nin soruşturma tamamlanıncaya kadar mevduat kabul etmesini yasakladı. Bu haber piyasalarda ve Ponzi`nin müşterileri üzerinde bir anda güvensizlik yarattı. Yatırımcıların büyük çoğunluğu yatırdıkları paraları geri çekmek istediler. O günün akşamına kadar bin yatırımcının parasını ödeyebilen Ponzi, geriye kalan 39 bine yakın yatırımcının 15 milyon dolarını ödeyemeyince dolandırıcılıktan tutuklandı. Davalarda da ise sadece iki adet posta kuponu sattığını ispatlayabildiği için dolandırıcılık suçundan mahkûm oldu. Ponzi Amerikan rüyasından uyanmıştı. Bizim de kolay yoldan para kazanma rüyasından artık uyanmamız dileğiyle…