Muhteşem bir coğrafyada, cennet gibi bir vatana sahibiz. İklim yönünden değerlendirecek olursak 4 ayrı mevsimin aynı anda yaşandığı ülkemizde çok ciddi bitki çeşitliliği mevcut. Hayvancılık alanında da çok iyi yerlere gelebiliriz. Örneğin meralarımızı birazcık ıslah edebilsek İsviçre Alpleri’nden daha verimli hale getirebiliriz. Öyle pazar avantajları var ki tarım ve hayvancılık konusunda elimizde. İki kıtayı bağlamamız hem Asya hem Avrupa hem de Afrika’ya yakın konumumuz gereği “Tarım Ürünleri İhracatçısı” sıfatı en çok bize yakışır.
Maalesef elimizdeki onca fırsatı değerlendiremiyoruz…
Devletimizin Tarım ve Hayvancılık Politikası’nı hızla gözden geçirmesi hatta bürokratların atanmasını beklemeden acilen bir stratejik eylem planı ortaya koyması gerekiyor…
Bu açıdan baktığımızda havzalara göre üretim planlanması yapmak ve bunu yasal hale getirmek yaptırımlarla desteklemek elzem. Her ay enflasyon verileri açıklandığında şampiyonluk koltuğunda soğan, patates, biber ve domatesi görmek istemiyorsak, çiftçinin tarlada mal ettiği fiyata yakın fiyatlarda pazarda ürünü satın almak, haftada en az iki kez kırmızı et tüketmek istiyorsak, bu eylem planı doğru paydaşlarla bir an önce yapılmalı ve yaptık deyip rafta tutmak yerine yasalaşmalı ve üretim havzalarına göre bölünüp hayata geçirilmeli…
Kaybedecek zamanımız kalmadı. Biran evvel bu yapısal reformları yapmalıyız. 2023 hedeflerine giden son treni kaçırmamalıyız.
Desteklemeler konusuna gelince…
Çiftçi mazot ve gübre desteği ile destekleniyor. Ürettiği ürüne göre de birçok destekleme bakanlığımız tarafından sürdürülüyor. Ancak nakit akışı yönetimi, birçok sektörde olduğu gibi tarımla uğraşan kişiler için daha büyük problem. Çiftçi parasını artık hasattan hasata bile alamıyor. Tüccar hasatta çiftçinin ürününü alıyor ve en iyi ihtimal 2 ay olmak üzere 6 ayı bulan vadelerde ödemeyi veriyor. Bu durumda verilen destekler yangını söndürmeye yetmiyor. Bütün desteklemelerin ürüne göre doğru zamanlama ile daha faydalı, verimli ve etkili olması şart.
Tarımda yapısal reformlar önce topraktan başlamalı
Örnek mi buyurun; Zamanında kullanılan tuz miktarı yüksek yanlış uygulamalardan ötürü Türkiye’de topraklarımızın PH’ı 8 ve8’in üzerinde seyrediyor. Verimli bir tarım yapabilmek için bu oran 7,5 civarında olması gerekiyor. Bunu toprak düzenleyiciler ile sağlayabiliyoruz. Bu toprak düzenleyicileri bakanlığımız temin etmeli (bahse konu düzenleyiciler Türkiye Kömür İşletmeleri’nin ürettiği ürünler arasında yer alıyor) ve çiftçilerimize ilçe müdürlükleri vasıtası ile tarla ve/veya bahçelere doğru oranda dağıtmalı… Toprak yapımızı korumak ve çocuklarımıza faydalı şekilde aktarmak adına bakanlığımızın bu hamleyi yapması şart… Buna benzer onlarca öneriyi burada sıralamak mümkün.
Özde değil sözde birlik!
Ülkemizin başına gelen her sıkıntılı durum sonrası bir sorumlu arıyoruz. Evet bazı politikalarımız çok yetersiz. Ancak biz üzerimize düşeni yapıyor muyuz gelin oturalım kendi muhasebemizi yapalım.
Dilimizde tüy bitti her olay karşısında birlik beraberlik içinde olmamız gerekliliği konusunda. 15 Temmuz’da, artan döviz baskısı karşısında gösterdiğimiz birlik beraberliği üretimimize yansıtmadığımız müddetçe yapısal anlamda bir şeylerin değişmesi zor. Bir köye gidiyorsunuz her evde bir traktör mevcut. Sorarsanız çok küçük alanlarda tarımsal faaliyet gösteriyor. Bir köyde yüzü geçen sayıda da traktör… Oysa bir kooperatif çerçevesinde aynı kaynaklarla değişik tarım aletleri alınabilir hatta köye erken uyarı sisteminden tutun da Tarım 4.0’ı getirecek teknoloji ağırlıklı yatırımlar bile yapılabilir. Gerek bilinçsizlikten gerekse sosyolojik durumumuzdan dolayı kaynaklarımızı etkin ve verimli kullanamıyoruz. Sözde değil özde birlik gerekli…