Mehmet Ali AKBULUT

PAYLAŞ
Facebook
Twitter
LinkedIn

Türkiye’de Türk İş Adamı Olmak

Söz konusu “vatan” olduğunda bu topraklarda yaşayan insanların din, dil, ırk, siyaset gözetmeksizin tek yürek olduğu, şüphesiz ve karşılıksız tüm varlığını, canını, en sevdiklerini gözünü dahi kırpmadan seve seve feda edecek haslette insanların yaşadığı belki de Dünya üzerinde tek örnektir ülkemiz.

Türk milleti vatansız ve devletsiz yaşayamaz. Bizim kutsallar üstü kutsalımızdır vatan. İnancımızla yoğurup hemhal olduğumuz, uğruna ölmekle ahiretimizi dahi kurtardığımıza inandığımız, anamız, atamızdır. Tarihimiz vatan uğruna evladını feda eden anaların, insan üstü kuvvetle cephe müdafaaları veren babaların kahramanlıkları ile doludur. “Nizam-ı alem ve devletin bekası için kardeşlerin dahi katledilmesi münasiptir” diyecek kadar vatan aşkı yaşayan ve bu şevkle devleti için çalışan atalarımızın çizdiği yolda yürümekle övünürüz çoğu zaman.

Biz devletimizi böyle sever ve bu duygu ile hizmet ederiz. Lakin içinde bulunduğumuz yapı ve devletin yürüyüş sistemi trajikomik bir şekilde kendi vatandaşlarına değil de yabancılar veya azınlıklara daha fazla imtiyaz sağlar niteliktedir. Tabi dileğimiz odur ki bu yapı en kısa zamanda düzelsin ve herkese hakkı adil nitelikte verilsin. Biz millet olarak ne geçmişte ne de günümüzde zulüm eden olmadık elbet. Ama hakkımızı da yedirmedik. Bugün hesap uzmanları ve profesyonellerle yapılan tespitlere göre Türkiye’de kendi vatandaşları tarafından kurulan bir şirketin, devlet tarafından öngörülen kanun ve nizama bir tamam uygun nitelikte yürütülmesi halinde sermayesi ne olursa olsun ömrünün 4 yıldan fazla olmadığını biliyor muydunuz? İşte bizim mükemmel işleyen vergi sistemimizin gerçeği. O kadar tezatlarla doluyuz ki ne kadar vatansever olursanız olun, vatandaş olmanızın potansiyel hain olmanız için yeterli sebep olduğu bir yapının içindesiniz. Ayakta kalmak için hırsız olmak zorunda olduğunuz bir sistem.

Siz çalışır, birikim elde edersiniz. Birikimlerinizi, hatta ailenizden size kalanları bir araya getirir, ülkeniz için üretmek, istihdam oluşturmak, devletiniz için vergi üretmek adına yatırıma dönüştürürsünüz. Müteşebbis olduğunuz anda düşman yaftasını yediniz demektir. Bir defa potansiyel vergi hırsızı ünvanı ile Maliye’nin takibi altındasınız. Çalıştırdığınız insanların haklarını yiyen ve onları sömüren bir iş adamı niteliğinde olduğunuz için İŞKUR ve SGK denetimi altında olacak, sadece sözlü beyanı yeterli olan işçilere karşı her türlü bilgi ve belgeyi temin etmekle yükümlü biri olarak haklı haksız her durumda hesap vermeye hazır olacaksınız. Piyasanız, iş hacminiz, müşteri potansiyeliniz, pazar payınız, maliyetleriniz ne olursa olsun, ülkenin ekonomik ve siyasi durumuna bakılmaksızın kar etmek zorundasınız. Bilançonuz zarar gösteriyorsa aslında zarar etmiyorsunuz. Siz bir vergi hırsızı olarak kendinize kılıf hazırlıyorsunuz. Bu yüzden “peşin vergi”, “peşin KDV” gibi tedbirler almak zorunda kalıyor devletimiz. Ayrıca Maliye müfettişleri bir süre sonra sizi çağırıp, “ya matrah artıracaksın ya da sana ciddi bir ceza yazacağız” tehdidine müspet cevap vermeyi çoktan hak ettiniz.

Eğer satın aldığınız motorlu taşıtları hususi kullanırsanız 2 yılda bir muayene yeterli ama ticari faaliyetiniz için kullanıyorsanız her yıl muayene ettirecek, ayrıca yaptığı işe göre K belgesi tanzim ettirecek, personel taşıma için kullanacaksanız belediyeden evrak tanzim edecek, nitekim istenen formaliteler için bir dünya harcama yapacaksınız. Çalışanlarınızı zaten sigortasız çalıştıramazsınız. Ama bunun yanında “mali mesuliyet” sigortası yaptırmalısınız. İş yerinizde her türlü güvenlik tedbirini zaten alacaksınız. Ama ekstra olarak “iş güvenliği” hizmeti veren bir kurumdan mutlaka hizmet almak zorundasınız. Çevrenizi zaten temiz ve tertipli tutmak zorunda olan sizsiniz. Ama çevre temizlik vergisini ayrıca ödeyeceksiniz. Atıklarınızı durumu ve niteliğine göre siz kendiniz halledecek ama atık vergisi ödeyeceksiniz. Fabrika bacanızı nizama uygun yapacak ama belediyeye vergisini ödeyeceksiniz. Hatta zaten işinizin sağlıklı yürümesi için mecburen periyodik olarak temizlediğiniz bacalarınızı kontrol ediyormuş gibi yapan görevliler için belediyeye ayrıca bedel ödeyeceksiniz.  Kurumlar Vergisi, Stopaj, KDV, Damga Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Çöp Vergisi, Özel İletişim Vergisi, Özel Tüketim Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV), Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) ödeyeceksiniz. Bazı resmi işleriniz için sizden istenen “faaliyet belgesi” almaktan başka hiçbir hizmet almadığınız oda ve benzeri bazı sivil toplum kurumlarına mecburen üye olacak ve üyelik aidatını ödeyeceksiniz. Tüm tedbirleri almış olsanız dahi, çalışanlarınızdan biri tamamen kendi hatası sonucu kalıcı hasara sebep verecek bir iş kazası geçirirse zaten yandınız. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre yargılanmak ve gücünüzün ekstrem nitelikte üstünde, tüm varlığınızı kaybettirecek miktarlarda tazminatlar ödeme ihtimalini aklınızdan çıkarmayacaksınız.

Yani global ekonomi çerçevesinde, Londra borsaları tarafından yönetilen fiyat yapısı ile hammadde alacak, Avrupa uyum yasaları ile hakları koruma altına alınmış işçilerle çalışacak, kendi vatanında parya mantığı ile vergi ödeyecek, Çin ile rekabet ettiğiniz hesaba kattığınız fiyatlarla ürettikleriniz satacak ve ayakta kalacaksınız. İşte misyonunuz bu.

Peki, kendi vatandaşı için bile bu kadar zor olan Türkiye’de para kazanmak isteyen bir yabancı yatırımcı olarak ne yapmalıyız? Konu basit; gerçek kişi olarak ya borsada halka açık şirketlerden hisse senedi alacak veya herhangi bir şirketin hissedarı olacaksınız. Yatırımınız milyonlar değerinde olabilir ve kârınızda yatırımınızı katlayacak nitelikte dahi olabilir. Problem yok, zamanı geldiğinde hissenizi satar, kazancınızla birlikte paşa paşa çeker gidersiniz. Hem de tek kuruş vergi ödemeden. Neden mi? Çünkü ülkemizde yatırım yapan yabancı gerçek kişiler vergiden muaf. (GVK Madde 80/1) Ne güzel değil mi? 

PAYLAŞ
Facebook
Twitter
LinkedIn
Yazarın Diğer Yazıları